Çukurova Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Türkiye’nin en kapsamlı alkollü içki analiz laboratuvarı, adli makamlardan gelen sahte içki şüphesi taşıyan numuneler üzerinde çalışıyor. Laboratuvar Müdürü Prof. Dr. Turgut Cabaroğlu, sahte içki üretiminde kullanılan yöntemleri ve bu içkilerin ölümcül etkilerini anlattı. İşte ayrıntılar…
Sahte İçki Üretiminde Kullanılan Malzemeler
Sahte içki üretiminde en sık kullanılan malzeme, kozmetik alkol. Bunun yanı sıra, etil alkol kaynaklı dezenfektanlar da sahte içki yapımında tercih ediliyor. Piyasada bulunan orijinal alkollü içki şişeleri, restoran, bar ve gece kulüplerinden geri toplanarak tekrar doldurulup piyasaya sürülüyor. Bu yöntemle sahte içki piyasası büyümeye devam ediyor.
Sahte İçkinin Ölümcül Tehlikeleri
Sahte içkide kullanılan metil alkol, insan sağlığını ciddi şekilde tehdit ediyor. Metil alkol zehirdir ve öldürür. Günlük güvenilir dozun sadece 2 gram olduğu bu madde, 8 gramın üzerinde toksik etki göstermeye başlıyor. Eğer sahte içki metil alkol içeriyorsa, bir kadeh bile ölümle sonuçlanabilir. İlk belirtiler baş dönmesi, baş ağrısı ve mide bulantısı gibi hafif semptomlarla başlar, ancak ilerleyen aşamalarda körlük, koma ve ölüm meydana gelebilir.
Sahte İçki Numunelerinin %95'i Sahte Çıktı
Adli makamlardan laboratuvara gelen numunelerin büyük bir kısmı sahte olarak tespit edildi. Numunelerin %95'i sahte ve kayıt dışı. Bu durum, sahte içki piyasasının ne kadar yaygın olduğunu ve bu konunun ne kadar ciddi bir sorun haline geldiğini gösteriyor.
Vatandaşlara Kritik Uyarılar
Prof. Dr. Cabaroğlu, sahte içki tüketiminin tehlikelerine karşı vatandaşları uyararak şu tavsiyelerde bulundu:
- Orijinal ürünleri tercih edin: Güvenilir kaynaklardan alınmış ve etiket bilgileri doğrulanabilir içkiler tüketin.
- Semptomlara dikkat edin: Baş ağrısı, mide bulantısı gibi belirtiler fark edildiğinde hemen bir sağlık kuruluşuna başvurun.
- Şüpheli içkilerden kaçının: Fiyatı düşük veya kaynağı belirsiz ürünleri kesinlikle satın almayın.
Sahte içki sorunu hem bireysel hem toplumsal bir tehdit olmaya devam ediyor. Daha bilinçli tüketim alışkanlıkları ve denetim mekanizmalarıyla bu tehlikenin önüne geçilebilir.
